15 Aralık 2009 Salı

BEN, BERBER, SANAT ve PANTER

Gecenin karnında tiz bir ses,
“Bir dakka lan!” diye patladı, durdum.
Döndüm, karşımdaki sesin sahibi tanıdık.
“Merhaba, bana mı söyledin?”diye sordum.
“Sus lan!” dedi.
“Alla alla” dedim içimden, “Bu herif bana takmış acaba niye?” Adını bile bilmem, yalnızca takıldığım mekanlardan göz aşinalığım var; ayrıca hiç sevmediğim dilde ve tonda konuşuyor. Hani benim de bir huyum var; ‘ulan mulan’ denildi mi bütün damarlarıma tik girer, gerilirim. “Ne var lan, bir derdin mi var?!” dedim.
Benim bu, ‘lan’ kelimesiyle bağırmam onu hafif ürkütmüş olacak ki, daha düşük sesle,
“Sen hiç delikanlı değilsin” dedi.
Haydaa!... Ulan, herifin sesi hem düşük hem de racon kesiyor.
“Ulan oğlum derdini söyle! Sen delikanlı ol yeter!”
“Bunları, ta gözlerinin içine bakarak söylemiştim. Bu alemde insanlarla konuşurken gözlerinin içine bakacaksın, rahatsız edeceksin; daha şimdiye kadar göz göze konuşan bir insan görmedim, kadınlar hariç… Hemen kafalarını ya yan tarafa, ya öne eğerler. Neyse… Sesi daha düştü,
“Naciye sana tav değil mi?” diye sordu.
Afalladım,
“Naciye de kim dedim?”
“Benim eski manita” dedi, duraksadım.
İşin rengi belli olmuştu, kafamdan alemin kadınları geçti ve,
“Naciye dediğin Panter Naciye mi?” dedim.
“Bak” dedi, “Nasıl tanıyorsun? Tabi be anam, tanırım senin manita o mu? Tabi o; ama hep seninle otururken görüyorum. Geçenlerde bana, ‘ben ona takılıyorum’dedi.”

Off ulan Off!.. İşte cinayet böyle çıkıyor.
“Yok be aga! Tanırım da kardeşim gibidir. Ben herkesle otururum; benim işim ayrı, öyle bi şey yok, olmaz da… Seni kıskandırmak için söylemiştir, hadi kalk gidelim yanlarına; Ganyan Birahanesi’ndeler, orda gördüm, hadi gel” dedimse de, bu sefer de o sessiz kaldı.
Kafası önde, sağ eli pantolonun göt cebinde; ceketi elini kapatıyor. Bu alemde sessiz insan beni korkutur. N’olur n’olmaz, aradaki o mesafeyi fazla kapatmamak gerekir. Ben de suskunum şimdi, n’olucak?! Öylece duruyoruz, karşılıklı. Hafiften terledim, soğuk ter işte böyle… Bir an tekrar konuşacaktım ki, yavaşça kafasını kaldırdı. Ben de kendi kendime, “Boşver, bir şey söyleme” diye tembihledim.
“Boş ver, sen ona bir şey söyleme, ben icabına bakarım” dedi.
“Nasıl?” diye sordum.
O yine, “Tamam boşver sen, kusura kalma” dedi, arkasını döndü, yürüdü ve ilk ara sokaktan sıyrıldı.
Yerimden hiç kımıldamadım. Biraz sonra ben de geri dönüp çıktığım birahaneye geldim. Beni görenler,
“Ooo hocam gitmedin mi sen?” dediler.
Zoraki gülerek,

“Daha kafam olmamış, gitsem uyuyamam” diyerek boş bir masaya oturdum, rakı söyledim.
Daha ilk yudumu almadan bizim Kaptan damladı; Kaptan dediğim de, bir yerlerden eski bir kaptan şapkası bulup takmış, bir ayağı topal; yani sahte kaptan… Palavracı, sinyalci bir arkadaş; rakısını doldurdu,
“Senin tadın kaçmış” dedi.
Kurnaz… Bir şey gözünden kaçmaz.
“Yok” dedim, ama yemedi.
“Ben anlarım. Seni tanırım, atma” dedi.
Ulan bu alemde herkes kurnaz! Herkes insanı benden iyi tanıyor; bu adamlar diplomasız psikolog… Rakıları tokuşturduk. Akşam içtiklerim uçup gitmişti. Geceye kaldığı yerden tekrar başladık, ilk söze ben girdim:
“Kaptan, bu Panter Naciye’nin adamı kim?”
“Haa, şu pis karının mı? Onun adamı madamı olmaz be abi; söğüşler, para bitti mi şut… Son bir berber vardı, attı galiba.”
“Nasıl bir adam?”
“Orta boylu, kara bir tip; fazla konuşmaz. Haa bi de cebinde, galiba devamlı bir ustura varmış. Soranlara, ‘bu benim sanatım’ diyormuş.”
Kaptan konuşurken aklım geriye sardı. Herif, kaptanın dediği tipti, eli de göt cebindeydi. Demek sanatı da!.. Vay be, biraz aptal olsak, adam bizi sokakta traş edecek. Kaptanın,
“N’oldu daldın abi?” lafıyla masaya döndüm.
“Hiç” dedim.
Sonra olayı anlattım.
“Ben anladım zaten” dedi. “Fena adam değilmiş; ama senle ne işi olur, o orospu gazlamasın? Sen de bunlara fazla yüz veriyorsun.”
“Yok be oğlum, ben onlarla otururum, ama senin dediğin gibi değil.”
“Biliyorum abi biliyorum. Sen kendi işini yapıyorsun, bizi dinliyorsun, yazıyorsun. Kafana göresin, seni severim, boşver.”
“Kaptan, traşı uzatma” dedim.
Ama Kaptan uyanık, farkında olmadan ben de endazeyi kaçırıyorum. Galiba suratım da yumuşak. Bazen böyle göz kestirenler de oluyor, daha önceleri de çok başıma gelmişti; derken, içeri Panter girdi. Kaptan hemen atladı, Panter’i masaya çağırdı. Panter geldi, beni öpmek istedi,
“Nezleyim” dedim.
Oturdu, bira söyledi. Yine kaptan sordu:
“Kızım sen ne ayaksın, berberi ne yaptın?”
Panter, sinirle:
“Siktir et be kaptan berberi mermeri; parası yok, Tarzan! Bir-iki takıldık, yüz buldu; yok, ‘onla oturma’ yok, ‘bunla oturma.’ İbneye bak! Sanki beni besliyor. Geçen gün de ‘bak, artık’-beni göstererek-‘abiyle takılıyorum’ dedim. Belki korkar da, peşimi bırakır ibne. N’oldu, bir şey mi var?”
Kaptan araya girerek,
“Bak kızım sen manyak mısın?! Bak, abinin yoluna çıkmış, ‘beraber misiniz?’ diye sormuş; öyle değil mi abi?”
Bu arada Panter ayağa dikildi,
“Vay ibne! Ulan ben onu bulurum! Göt bunlar be abi! Sahte kabadayı, aç kabadayı bunlar!” diyerek oturdu, birasını yudumladı.
Ben de sinirlendim,
“Bak kızım, yalandan da olsa, bir delikanlıya böyle şeyler söylenmez.”
Panter, “Şeyimin delikanlısı bunlar” diye cevapladı.
Bu arada bütün birahane bizi dinliyor; beni tanıyanlar uzaktan, “Siktir et” gibilerinden kafalarıyla işaretler yapıyorlar.
“Off sıkıldım!”
Bir an bağırmışım:
“Kalk kızım masadan!”
“Ne var be n’oldu?” diye kekelerken,
“Sen de bunlara uydun be abi” diyerek kalktı.
Bir şeyler geveleyerek başka masalara doğru gitti. Ben de bir an sinirlendim; ama hemen kendime döndüm, rakımı fondipledim. Bir anda eski lümpenliğimi giymiştim. Bu halime Kaptan da şaşırdı. Neyse… Rakı rahatlattı, “Neden? Niye? Niçin?” kelimeleri beynimde kolgeziyor, beynimin duvarlarını dövüyor…
Kaptan’ın,
“İyi misin?” sorusu beynimin dövülmesini durdurdu.
“Kusura bakma Kaptan, ben bazen böyle olurum.” diye cevap verdim.
“İyi yaptın. Bu orospulara böyle yapacaksın. Bunlar bundan anlar.”
“Tamam tamam Kaptan uzatma” dedim.
Bu arada masaya, Kaptan’ın dostu geldi; eski travestilerden Seren.
“Naaber aabii? diyerek elimi sıktı. Kaptan’la kucaklaştılar, içiçe oturdular, bira söyledi. Kaptan saniyede olayı Seren’e geçti. Seren tüm kaşarlığıyla,
“Vaay kaltak! Aabiiyi niye karıştırıyor? Sen bunlara aldırma aabii!” diyerek akıl da verdi.
Sessiz kaldım. Sonra, “Niye bu kadar uzattık?!” diye de kendime kızdım ve onları orada bırakıp, temiz havaya attım kendimi; derin derin nefeslenerek kendime geldim, doğru evimin yoluna uzandım. Odamdaydım artık.
Ve yazdım…
Sonra yazının devamı da geldi, tamamladım…
Çünkü o gece Panter, meyhane çıkışı berberinin sanatıyla apış arasından kesilmişti…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder